Aleviler evlerine her işaret konulduğunda hemen geçmişe bir yolculuk yapmakta ve geçmişte yaşadıkları tüm zulümleri yeniden yaşamaktadırlar. Alevilerin hafızası o kadar canlı ki her an o acı, hafıza yeniden canlanmaktadır. AKP hükümeti de Alevilerin en hassas noktasına dokunmakta ve bu hafızayı bilinçli olarak canlı tutmaktadır. Çünkü bu hafıza ile Alevilerin itiraz etmesi ve toplumsal mücadeleleri engellenmek istenmektedir.
Alevi açılımı samimi değil
O nedenle AKP'nin Alevi açılımı biz Alevi yurttaşlara samimi gelmemektedir. Bu konuda da pek haksız sayılmayız. Türkiye'de 1924 yılında yapılan anayasaya dayanan ve darbeler sonrası yeniden yazılan anayasalarda korunan Türkiye'de yaşayan herkesi Türk ve Sünni olarak ele alan inkarcı ve asimilasyoncu anlayışın günümüze de yansımalarını AKP iktidarının söylemleri ve pratiklerinde görmekteyiz. AKP hükümeti "Alevi açılımı" projesiyle Alevi yurttaşların sorununa çözüm bulacağı iddiasını kamuoyuna sunarken diğer yandan Aleviler üzerinde daha baskıcı ve asimilasyoncu politikaları hayata geçirmektedir.
Katliamlar unutulmadı
AKP hükümeti de tek dil, tek din, tek devlet diye formülleştirdiği politikası Aleviler açısından da çok ciddi sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Türkiye'de yaşayan milyonlarca alevi yurttaş bu tekçi söylem ve politikalar karşısında tarih boyunca yaşadıkları katliamları, haksızlıkları, asimilasyon politikalarını her gün yeniden hatırlamaktadırlar. Dersim, Sivas, Çorum, Maraş, Gazi katliamlarının hesabının sorulmaması bu katliamcı zihniyetin hala canlı tutulması Alevilerin devlete güvenmemesini beraberinde getirmektedir. Sadece geçmişte yaşanan değil son birkaç yıldır Alevilerin yaşadığı evlerin işaretlenmesi, İstanbul'da yapılacak 3. Köprüye verilen isim ve Alevilerin yaşam tarzına yapılan müdahaleler de haklı olarak Alevilerin geçmişte yaşananları yeniden hatırlamasına neden olmaktadır. Tüm bunlardan yola çıkarak AKP hükümetinin öncelikle Alevi toplumunu ikna etmesi gerekmektedir. Ancak bu ikna 'ben yaptım oldu' veya 'Alevi açılımı' yapıyoruz diyerek olmaz. AKP'nin öncelikle Alevilerle, Alevi toplumunun temsilcileriyle diyalog kurması önemlidir. Bunu yaparken de kendi politikasını kabul ettirmek değil, Alevilerin eşit yurttaşlık talebi başta olmak üzere Alevilerin taleplerini dinleyerek ortak bir gelecek için ortak bir çözüm projesi geliştirmek gerekir.
Hükümetin Alevi yurttaşlarla yeniden bir hukuk oluşturması açılım politikaları ile değil, Alevilerin tarih boyunca uğradıkları haksızlıkları, hukuksuzlukları ortaya çıkararak, geçmişle yüzleşerek yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç vardır. Türkiye'de Alevilere yönelik planlı olarak geliştirilen inkar, imha ve asimilasyoncu zihniyetin ortaya çıkartılması ve devletin geçmişle yüzleşmesi Aleviler başta olmak üzere kendisini baskı altında hisseden inançlar ve kimlikler açısından da oldukça önemlidir. Türkiye'de halkların adil, barışçıl, demokratik ve eşitlikçi bir gelecek kurması açısından geçmişle yüzleşmek ve geçmişte halklara ve inanç topluluklarına yaşatılan tüm katliamların hesabının sorulması ile mümkün olacaktır.
Aleviler sorunların çözümünü sadece devlete veya hükümete bırakamaz. O nedenle Aleviler inançları konusunda yaşadıkların sorunların çözümü için mücadele ederken Türkiye'de yaşanan diğer toplumsal sorunlar ile de ilgilenmek zorundadırlar. Özellikle Kürtlerin eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile emekçilerin, kadınların, ekoloji hareketlerinin yürüttüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile yan yana durmak zorundadırlar.
Demokratik bir Türkiye ancak halkların, inançların emekçilerin ve kadınların eşitlik ve özgürlük talepleri ile mümkün olabilir o nedenle bir yandan aleviler olarak inancımız üzerindeki baskı politikalarına karşı mücadele ederken diğer yandan da toplumsal sorunların çözümü için de çalışmalar yürütmekle karşı karşıyayız.
Özelikle Kürt sorunun çözümü konusunda da Alevilerin sözünün olması ve Kürt halkının bu haklı ve meşru mücadelesinin yanında - sadece Kürt Alevilerin değil Türkiye'deki yaşayan tüm Alevilerin- yer almak gibi sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Bu bağlamda alevi örgütlerinin birlik ve dayanışma içinde olmaları tarihi bir sorumluluktur. Başarılı olabilmenin koşullarından birisi örgütlü toplum olmaktır. Bu nedenle Alevilerin kendi içerisinde örgütlü olması ve dayanışma içerisinde olması mücadelenin başarıya ulaşması açısından kaçınılmazdır.
Sonuç olarak, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) olarak biz inanç özgürlüğünden yana bir politikadan yanayız.
Türkiye'de bulunan bütün inanç gruplarının inançlarını özgürce yaşayabilmesi ve ibadetlerini kendi inançları gereği ne göre inanç mekanlarında yerine getirmeleri ve devletin bütün inançlara eşit mesafede durması gerektiğini her fırsatta dile getirdik. Bu bağlamda bizim tabanımızın da önemli bir kısmını oluşturan Alevi yurttaşların da eşit yurttaşlık talebini kendi talebimiz olarak görüyor ve her alanda bunun mücadelesini yürütmek sorumluluğumuz olduğunu biliyoruz. Alevi yurttaşların yaşadığı sorunların çözümü konusunda BDP olarak bundan sonra alevi kurum, kişi ve örgütleri ile daha güçlü bir diyalog içinde ortak mücadele geliştirerek geleceğimizi birlikte kurmanın tam zamanı..
* BDP İstanbul Milletvekili
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder