27 Eylül 2013 Cuma

Kürt soruları



Orhan Kemal Cengiz*



Yeni Kürt realitesine uyum sağlamak AB'ye giden yolda büyük bir adım atmak, bunların hepsinin yolu Kürtleri eşit vatandaş olarak tanımaktan geçiyor.


PKK’yla oturup, Kürtler davalık olunca adil yargılansın mı veya gözaltına alınınca işkenceyle sorgulansın mı sorgulanmasın mı diye pazarlık yapamayacağınıza göre, neden Kürtlerin anadillerini hangi ölçüde kullanabileceklerini bir pazarlık konusu yapıyorsunuz? 
Neden Almanya’da, Bulgaristan’da Türklere hak gördüklerinizi Türkiye’de Kürtlere layık görmüyorsunuz?

26 Eylül 2013 Perşembe

Demokratikleşme, Kürtler ve anadilde eğitim




Umut Özkırımlı*



AKP sağolsun, hepimiz Beckett’in ünlü oyununun ana karakterleri Vladimir ve Estragon’a döndük. Godot’yu bekler gibi demokratikleşme paketi bekliyoruz! Koca bir toplum demokratikleşme umutlarını tek bir kişinin siyasi/kişisel “hesaplarına” bağlar mı (AKP, Erdoğan’dan ibaret olduğuna göre), bağlıyor işte. Neyse ki kaderimiz Vladimir ve Estragon’unkinden farklı olacak gibi. Başbakan Erdoğan gerekli redaksiyonlar yapıldıktan sonra paketi ay sonuna kadar basına açıklayacağını duyurdu. Yani Godot gelecek.

24 Eylül 2013 Salı

Recognizing Kurdish Nationhood



Nuray Mert* 



“It was difficult not to be moved. It was difficult not to be admiring,” says journalist Michela Wrong, in the opening of her book on the political struggle for independence in Eritrea (“I Did’t Do It For You,” London: Harper Parennial, 2005), but her book has more emphasis on the shortcomings of long and painful political struggles. Despite Wrong’s warning that observers of freedom fights should think twice before being an admirer, I could never manage “not to be moved and not to be admiring” of the Kurds’ struggle for freedom.

Kadir Topbaş muhallebicilikte iyi, ben İstanbul'a başkan olursam…



Alev Gürsoy Cimin*



BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Medyaradar röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e Gezi Parkı’ndan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına kadar birçok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı.

Farklı bir kişilik, siyasette farklı bir figür Sırrı Süreyya Önder, Seveni kadar sevmeyeni de var. Meclis sıralarında kendisine büyük antipatiyle bakan diğer vekilleri bile zaman zaman gülme krizine sokabiliyor hem de en ciddi konularda kendine has üslubuyla... 
Epeydir bu röportaj için uğraşıyordum amma ve lakin karşınızdaki Sırrı Süreyya Önder olunca röportaj olayı da öyle kısa vadede gerçekleşemiyor. Epeyce uğraşmanız gerekiyor. Kendine has şivesiyle her ne kadar “Seni kıracağıma kafamı kırarım” dese de o röportaj sözü tutulana kadar tepeden tırnağa epeyce bir kırılıyorsunuz. Şaka bir yana geç olsun ama güç olmasın derler…

23 Eylül 2013 Pazartesi

Cami ve Cemevi projesinden eşitlik çıkar mı?


Fikret Güney



Fikret Güney, Barış ve Demokrasi Gündemi olarak yayınladığımız ilk özgün makale olan yazısında, gündemdeki Cami-Cemevi projesini AKP'nin "Alevi açılımı" politikaları bağlamında değerlendiriyor.


Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan ve Fethullah Gülen’in Ankara’da camiyi, cemevini ve aşevini aynı külliye içinde inşa etme projesinin temelleri geçtiğimiz haftalarda Ankara’da atıldı. Proje, Alevinin Aleviliğini, Sünnilerin ise Sünniliğini koruyarak bir arada bulunabileceği bir kardeşlik merkezi olarak lanse edildi. Ancak kamuoyunda bu projeden daha fazla tartışılan, projeye yönelik tepkiler oldu. Alevi örgütlenmesinin en kitlesel çatı örgütü olan Alevi Bektaşi Federasyonu'nun önemli bileşenleri projeyi Aleviliği Sünnilik içinde eritmeyi amaçlayan bir asimilasyon projesi olarak değerlendirdi ve Ekim ayı içinde kitlesel eylemlerle bu projeyi protesto edeceklerini duyurdu. Ankara’nın önemli Alevi yerleşim yerlerinden biri olan Tuzluçayır ise projenin temellerinin atıldığı günden bu zamana kadar kitlesel eylemlerin merkezi oldu.  Bu yazıda da Alevilerin önemli bir bölümünde bu projeye yönelik ortaya çıkan tepkiler, AKP’nin Alevi açılımı süreciyle beraber formülize edilmeye çalışılan Alevilik söylemi doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılacak. 

Kürt çocuğundan 5 yıl çalıyoruz...



Rıza Türmen* / Güler Yılmaz**




CHP’li Türmen “Anadilinde eğitim göremeyen çocuk 5 yıl geride kalıyor. Buna kimsenin hakkı yok” dedi

Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışıyor. Ancak her partinin kırmızı çizgileri yüzünden tartışmalı maddeler üzerinde anlaşma sağlanamıyor. Anadilde eğitim ve vatandaşlık konuları komisyonda zaman zaman tansiyonu yükseltse de sorun çözülecek gibi görünmüyor. Anadilde eğitim görememek bir insan hakkı ihlali midir? Vatandaşlık tanımı anayasada olmak zorunda mı? Uzun yıllar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargıçlık yapan CHP İzmir Milletvekili ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Rıza Türmen, Türkiye’deki insan hakları ihlallerini ve yeni anayasa yapım sürecini Taraf’a değerlendirdi:


İnsan hakları ihlallerini azaltma yönünde bir mesafe alındı mı? Değişen bir şey var mı?

20 Eylül 2013 Cuma

Barış Süreci Nusaybin-Diyarbakır-İstanbul



Nuray Mert*



Demokratikleşme paketi hâlâ ortalarda yok, ama tarih paketlerin açılmasını beklemiyor, Kürtler için de, bizler için de geleceğe doğru bir yürüyüş devam ediyor. Henüz şansımız var, çünkü bu yürüyüş tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen demokratik zeminde yürüyor.

Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan,'Mezopotamya Tarihinde Nusaybin Sempozyumu'na davet ettiğinde sevinçle kabul ettim, ama itiraf edeyim ki benim asıl aklımda olan, bu sınır hattında Rojava'ya ilişkin hissiyat ve ortamı gözlemlemekti. Sempozyum'un programını oraya varınca öğrendim, içeriği fazla tarihsel-kültürei geldi, güncel meseleleri konuşmak için ortam olmayacak, zaman kalmayacak diye hayıflandım, hatta biraz söylendim ve de fazlasıyla mahçup oldum. Zira, Gökkan dar zamanda bir sürü işi birlikte yapabilen biridir, hem çok başarılı bir sempozyum çalışması izledik, hem de akşam bir soluk, Kızıltepe-Şenyurt kapısına gidip, Derbesiye'ye (Rojava'ya) yardım gönderilmesini gözlemleme fırsatı bulduk.

ABD, Suriye’de neler olacağını dayatamaz



Özge Özdemir*



ABD’nin en çok tanınan ve tartışılan filozoflarından Judith Butler, Ortadoğu ve Türkiye’deki toplumsal cinsiyet mücadelesine dair sorularımızı yanıtladı

Judith Butler, dünyanın en çok tanınan düşünürlerinden biri. Toplumsal cinsiyet ve feminist teori üzerine yaptığı çalışmalarla dikkati çeken Profesör Butler, Berkeley’deki California Üniversitesi’nde ve ziyaretçi öğretim görevlisi olarak Columbia Üniversitesi’nde ders veriyor. Yahudi olmasına ve ailesinden bazı bireylerin soykırım kurbanı olmasına rağmen İsrail’in boykot edilmesi gerektiğini belirten tavrı yüzünden ABD’de bazı kesimlerce çokça eleştirildi. ABD’li filozof, seminer vermek için geldiği Columbia Global Centers İstanbul’da sorularımızı yanıtladı.

19 Eylül 2013 Perşembe

Paralel devlete dikkat!



Selahattin Demirtaş / Zana Kaya*



Demirtaş, Öcalan’ın süreç için en büyük risk olarak paralel devlet yapılanmasını gördüğünü belirterek şu uyarısına dikkat çekti: ‘Paralel devlet sabote etmek için pusuda’


AKP’YE PARALEL DEVLET UYARISI


BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın paralel devlet konusunda uyardığını belirterek, “AKP’nin şu anda çözüme yaklaşımı, paralel devletin yaklaşımıdır. Hükümet, bu paralel devlet zihniyetiyle hareket ederse çözüm zora girer” dedi


EL NUSRA HİZBİ-KONTRA’DIR


18 Eylül 2013 Çarşamba



Müzakere için!



Selahattin Demirtaş / Zana Kaya*


İmralı görüşmesini gazetemize anlatan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, hükümete sunulan üç öneriyi Öcalan’ın sözleriyle aktardı

Şiddetin devre dışı bırakılmasında rol oynayacak her kişiye ve kuruma kolaylık sağlanmalı ve bunun için bir yasal düzenleme yapılmalı. STK’lerle, medyayla, başka heyetlerle temas kurma imkanları sunulmalıdır

Madem ki şiddeti bir yöntem olmaktan çıkaracağız, o halde demokratik siyasetin kanalları açılmalı ve bunlara ulaşabilme imkanım yaratılmalıdır. Bu haliyle boş bir havuzda yüzemem. Mutlaka belli araçlar sağlanmalı.

Hakikatleri araştırma ve izleme komisyonu kurulmalı. Bu komisyon tek taraflı olmaz. Taraflarla görüşüp öneri sunabilecek, hem denetim hem katkı sunacak bir komisyon olmalı. Bu üç öneri için hükümetin cevabını bekliyorum

16 Eylül 2013 Pazartesi

İstanbul Milletvekilimiz Sırrı Süreyya Önder'in Evrensel Röportajı [Serpil İlgün]





Başbakan’ın etrafındaki karargah değişti


SIRRI SÜREYYA ÖNDER'LE SÜRECİ, YEREL SEÇİMLERİ VE HDP'Yİ KONUŞTUK


KCK Yürütme Konseyi’nin geçtiğimiz hafta yaptığı “çekilmeyi durdurduk” açıklaması, çözüm sürecini yakından takip edenler için sürpriz olmadı. Zira, hükümetin sürecin ilerlemesine dönük kayda değer tek bir adım atmamasını her fırsatta eleştiren KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, 1 Eylül’e kadar adım atılmaması halinde çekilmeyi durduracaklarını daha önce söylemişti.

Hükümet kararı önemsememiş gibi davransa da, bu tavırla çelişen uzunlukta ‘güvenlik’ toplantıları yaptı. Derde deva olmaktan uzak ‘demokrasi paketi’ masaya yatırıldı ama “bu hafta açıklanacak” denilen paket yine ötelendi. AKP yanlıları eski “birbirine düşürme” taktiğine sarıldı ve “Kandil, İmralı’yı devre dışı bıraktı” yorumları yeniden sahaya sürüldü. Peki, gerçekte ne oluyor? AKP neden adım atmıyor? Süreç, AKP için “seçimleri atlatma” manevrası mı? BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’le, çözüm sürecinin yaşadığı krizi konuştuk. İmralı ve Kandil’in reflekslerini iyi bilen Önder, çözüm süreci odaklı söyleşimizde, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarından adaylığına, pek çok başlığa ilişkin sorularımızı da yanıtladı.

Varlığım Türk varlığına armağan olmasın!


Selma Irmak*


Daha dün, küçük çalıların arasından çağıl çağıl akan küçük bir derenin sesini andıran sesiyle, kulaklarımı ve tüm ruhumu doldurarak, “sepet sepet yumurta” vaadiyle benden kendisini unutmamamı isteyen, şayet unutursam da “küseceği” ve “mektubu keseceği” tehdidini savuran yeğenim Yusuf Hêja da okula başladı.

Takdir edersiniz ki cezaevinde yumurtasız yaşanır ama mektupsuz yaşanmaz. Ben de bu “küsme” ve “mektubu kesme” tehdidini dikkate alarak Yusuf Hêja’yı ve okula başlayan tüm çocukları unutmadığımı ifade etmek için bu yazıyı kaleme aldım.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Anadili İçin Ölünür (mü)



Şeyhmus Diken



Elbette böylesine siyasal bir varoluş meselesi için gerekirse ölünür. Ama biz Kürtler anadilimizle eğitim için ölmek değil, yaşamak istiyoruz, yaşamak için ısrar ediyoruz haberiniz ola…


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç diyor ki; “Hükümet olarak şu anda gündemimizde anadili ile eğitim diye bir çalışma yok.”

İtiraf edeyim ki Sayın Arınç da, Başbakan da, Hükümet de bilsin ki; hazır milyonlarca genç yeni bir eğitim, öğretim yılına başlıyorken biz Kürtlerin gündemimizde anadilinde eğitim ve öğretim var. Hep var idi. Var. Çözülünceye kadar da, var olacak.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Eş Genel Başkanımız Gültan Kışanak'ın T24 röportajı [Mehtap Çolak Yılmaz]



Kışanak: Silahlara kolay dönülmez, ama tıkanıklık aşılmazsa bu risk var


BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, KCK'nın PKK güçlerinin Türkiye dışına çekilmesi kararının silahlara dönüş anlamına gelmediğini, ancak tıkanıklığın aşılmaması durumunda böyle bir riskin de gündeme gelebileceğini söyledi.


BDP Eşbaşkanı  Gültan Kışanak, KCK Yürütme Konseyi'nin, hükümetin çözüm adımı atmamasını gerekçe göstererek  “PKK güçlerinin Türkiye dışına çekilmesini durdurma, ancak ateşkesi sürdürme” yönündeki kararını değerlendirirken “silahlara kolay kolay dönülmeyeceğini tahmin ettiğini” söyledi. Kışanak; “Partimizin gerek İmralı’da, gerekse de Kandil’de şimdiye kadar yaptığı görüşmelerden edindiğimiz izlenim odur ki; Kandil bu süreci ilerletme arzusundadır. O nedenle geri çekilmenin durdurulmuş olması silahların devreye gireceği anlamına gelmiyor... Fakat süreçte yaşanan bu tıkanıklığı aşma konusundaki çabalar yetersiz olursa böyle bir risk de gündeme gelebilir” dedi. Ana muhalefet partisi olarak CHP'nin “demokratikleşme yönünde adımların atılmasına ön ayak olmasını beklediklerini” vurgulayan Kışanak,  “Türkiye’de siyaset ancak böyle bir denge kazanabilir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun demokratikleşme adımları konusunda daha cesur, daha demokratik bir tutum ve yaklaşım içerisinde olmasını bekliyoruz. Eğer CHP 'demokratikleşme adımları konusunda gelin birlikte bir paket hazırlayalım, hükümeti adım atmaya zorlayalım' derse biz buna ‘hayır’ demeyiz” görüşünü dile getirdi.

10 Eylül 2013 Salı

Abbas Vali ile Suriye, Kürtler ve Türkiye Üzerine



Ece Koçak*



“Bence Türkiye’nin Suriye ve Rojava’da yaşanan gelişmeleri yanlış okuması ve duruma yanlış yaklaşması, iç politikada PKK ile yürütülen barış sürecine şekil verdi. Türk hükümeti işi sürüncemede bıraktı.”


Akademik kariyerine 1986’da Wales Üniversitesi’nde başladı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından Erbil Üniversitesi’ni kurması için 2005 yılında davet aldı. 2008 yılında Erbil Üniversitesi’nden ayrıldığında rektörlük görevini sürdürüyordu. Vali o tarihten itibaren Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi.

9 Eylül 2013 Pazartesi

Yaşam ölümü yenecek


Erdal İmrek*



Devlet ve Öcalan arasında başlayan görüşmelerle yeni bir aşamaya gelen Kürt sorununda geldiğimiz süreci bu kez deneyimli siyasetçi Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’yla konuştuk. Süreç ilerlerken bazı sıkıntılar yaşandığını ancak bunların böylesine zor bir meselenin çözümünde karşılaşılması doğal sıkıntılar olduğunu söyleyen Bekaroğlu, süreçten umutlu. Türkiye’nin daha fazla bu sorunla yaşayamayacağını söyleyen Bekaroğlu, “Yaşam ölümü yenecek” diyor.


Çözüm süreci, Öcalan’la yapılan görüşmeler, zaman zaman karşılıklı gergin açıklamalarla, ‘süreç bozulacak mı’ endişeleriyle sürüyor. Siz gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir kopukluk olduğunu görmüyorum. Sürecin özel bir risk altında olduğunu düşünmüyorum. Bu zaten riskli bir süreçtir. Bu sürecin tabiatında vardır. Şu anda özel bir sebep, ‘süreç tıkandı’ diyebileceğimiz bir durum görmüyorum. Karşılıklı açıklamaların bir kısmı ‘acaba süreç tıkanıyor mu, tıkandı mı’ gibi düşündürebiliyor. Bunlar da normal. Bu tip süreçler böyle ilerler. Bu aşamada herhangi bir sabotaj, yol kazaları bile olmadı. Bir sıkıntı yok. İkinci aşamayla ilgili de bir sıkıntı görmüyorum.

8 Eylül 2013 Pazar

Türkiye Barış Sürecinde Hangi Noktada?


Yıldız Yazıcıoğlu*



Barış Süreci, Türkiye’de 2014 yılı seçim atmosferini yakından etkileyecek bir konu. Son zamanlarda  süreçte ilerleme sağlanmadığı ise kamuoyundaki ortak görüş. Barış İçin Akademisyenler Grubu da, açıkladığı yeni bir deklarasyon ile AKP Hükümeti’ne süreci devam ettirme çağrısında bulundu. Grubu oluşturan akademisyenlerden biri olan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Nazan Üstündağ, barış sürecindeki mevcut tablodan ciddi kaygı duyduklarını söylüyor.

Sosyolog Yardımcı Doçent Dr. Nazan Üstündağ, Barış İçin Akademisyenler Grubu olarak neyi hedeflediklerini ve Türkiye’deki barış sürecini, Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.


“Suriye kurşunu minik Emine’yi vurdu”



Amberin Zaman*



“Suriye’den seken kurşun Ceylanpınar’da çamaşır asan kadının kafasına isabet etti.”

“Suriye’den gelen kurşunla Mahsun öldü.”

Suriye sınırının sıfır noktasında bulunan Urfa’ya bağlı Ceylanpınar İlçesi’nden gelen bu haberler artık rutine bindi. Ceylanpınar’ın tam karşısında bulunan Serekaniye’de PKK’nın Suriye kolu olarak anılan Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Suriyeli muhalifler arasında süren çatışmalar ilçedeki hayatı kâbusa çevirmiş vaziyette. Savaşın patlak verdiği kasım ayından bu yana dört vatandaş seken mermiler yüzünden öldü.

Suriye-'Çözüm Süreci' bağlantısı...


Cengiz Çandar*



Rusya’nın St.Petersburg şehrinde yapılan G20 Zirvesi’ne Suriye konusunun damgasını vuracağı biliniyordu. Öyle de oldu. Ancak Suriye konusunda ters pozisyonlarda yer alan Obama ile Putin arasında herhangi bir orta yolda buluşma sağlanamadığı gibi, zirveden Suriye’ye müdahale yanlısı olan Obama’nın güçlü çıktığı hayli kuşkulu.

Zirve sonunda, Tayyip Erdoğan’ın da (yani Türkiye’nin) aralarında bulunduğu 11 ülke liderinin Suriye konusunda –askeri müdahaleden söz etmemekle birlikte- sert içerikli bir bildirinin altına imza atması, G20’nin Suriye konusundaki ‘konsensüsü’nü yansıtmaktan ziyade, uluslararası sistemde çok derin ayrılıkların mevcudiyetine işaret ediyor.
Obama’nın, Hollande’ın (Fransa) ve Tayyip Erdoğan’ın (Türkiye) yanı sıra, İngiltere, Kanada, Avustralya, S.Arabistan, İspanya, Japonya, Güney Kore gibi ülkeler ve İtalya silahlı mücadeleden söz edilmemiş olduğu için bildiriye imza attı.

Gezi Parkı Protestoları bağlamında Yeni Orta Sınıflar, Neo-liberal Dönüşüm ve Yoksulluk


Onur Özgöde*, Defne Över**, Begüm Adalet***



Üçüncü söyleşimizi 30 Ağustos 2013 tarihinde, sosyal bilimler alanında hem Türkiye’de hem de dünyada akademinin saygın isimlerinden olan Çağlar Keyder ile yaptık. Kendisinden Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu toplumsal dönüşümü Gezi olaylarında aktif rol oynayan ‘Yeni Orta Sınıf’, kamusal alanın neo-liberal dönüşümü ve yoksulluk perspektiflerinden değerlendirmesini istedik.


Gezi’de ‘duran adam’ Cudi’de ‘duran gerilla’


Veysi Sarısözen*



Cemil Bayık “gerillayı durduruyoruz” deyince, kimisinin aklı başından gitti.

“Çekilme” durursa ne olur?

Savaş çıkar mı?

Bu “çekilmeyi durduruyoruz” diyenlere bağlı değil. Eğer hükümet “demek ki çıkmadınız, o halde çatışmasızlığa son verdim” derse savaş yeniden başlar.

Ama hükümet bunu demez. Nereden biliyorsun derseniz, şundan biliyorum derim: Bu hükümet, aylardan beri, çekilenlerin yüzde yirmi olduğunu söylerken, aslında “çekilme olmuyor” demek istiyordu. Gerillanın çekilmediğini düşündüğü halde de gördüğünüz gibi savaşı yeniden başlatmadı.

4 Eylül 2013 Çarşamba

Yeni Özgür Politika gazetesinin, Grup Başkanvekilimiz Bingöl Milletvekili İdris Baluken'le yapmış olduğu yazılı röportajın tamamı



Demokrasi ve özgürlük artık kaçınılmazdır



Sayın Abdullah Öcalan iki tarih açıkladı. 1 Eylül, bu tarih hükümetin 2. aşamaya ilişkin atacağı yasal adımların bir şekilde Kürt tarafına ya da kamuoyuna beyanı, ikinci tarih ise 15 Ekim. Bu kapsamda AKP'nin uzun süredir üzerinde çalıştığını belirttiği demokrasi paketinin açıklanması bekleniyor.  Hükümetten bu konuda aldığınız bir işaret, herhangi bir görüşme var mı? Paket 1 Eylül'e kadar açıklanacak mı?

Belirtmek gerekir ki esasında ikinci aşama 5 Mayıs itibariyle başlamış bulunmaktadır. Yani PKK’lilerin Medya Savunma Alanına doğru çekilmesi ikinci aşamanın başlangıcıdır. Dolayısıyla o günden bugüne zaten ikinci aşama başlamış bulunmaktadır. Bizler BDP olarak ikinci aşamanın başlaması ile beraber hükümete ve tüm demokratik, ilerici ve özgürlükçü kesimlere demokratikleşme paketinde nelerin olması gerektiği ile ilgili görüş ve önerilerimizi sunduk. Bizler bu yönlü teklifler ortaya koymuşken hükümet, başta Başbakan olmak üzere ilgili bakanlar bu günlerde paketin açıklanacağını ve Meclis’in erkenden açılabileceğini belirttiler. Fakat geçmiş dönem AKP pratiklerinden de tecrübe edildiği üzere resmi olarak Meclis erken toplantıya çağrılmadıkça net bir şey ifade edemeyiz. Bizler yine de AKP hükümetinin bir siyasi intihar gerçekleştirmeden 1 Eylül’e kadar demokratikleşme paketini açıklamasını bekliyoruz.

Evrensel gazetesinin, Kadın Meclislerimizin de bileşeni olduğu Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nin (DÖKH) aktivistlerinden Ceylan Bağrıyanık'la yapmış olduğu yazılı röportajın tamamı




Rojava bir kadın devrimi





Rojava'da yaşanan katliamda kadınlar ve çocuklar adeta açık hedef haline getiriliyor. Siz bu süreci nasıl yorumluyorsunuz? Neyin sonucudur Rojava'da yaşanan?

Sizin de belirttiğiniz gibi, Rojava’da bir katliam gerçekleştiriliyor. Çocuklara, sivillere, kadınlara dünyanın gözü önünde insanlık dışı bir vahşet uygulanıyor. Suriye’nin başka bölgelerinde de olduğu gibi, Rojava’da Kürt halkına işkence yapılıyor ve katlediliyor. Bu süreci iki açıdan değerlendirmek mümkün: Birincisi, Kürt halkı ve özellikle de kadınlar öncülüğünde devrimsel bir süreç yaşanıyor. Bu süreç öyle bir anda ortaya çıkmadı; Kürt özgürlük hareketi ve kadın hareketinin, Baas rejiminin tüm kimlik ve kültür kırım politikalarına karşı uzun yıllara dayanan, demokratik bir mücadele süreci yaşandı. Bu mücadele sürecinde, büyük bir aydınlanma, bilinçlenme ve tabandan doğru gelişen demokratik bir örgütlenme düzeyi açığa çıkarıldı.

Diller ve renkler Allah’ın ayetlerindendir

ÇÖZÜMÜ TARTIŞIYORUZ-4 [Erdal İmrek*]


Dindar bir parti olduğunu söyleyen AKP’nin ana dilini pazarlık konusu yapmasını eleştiren İhsan Eliaçık, “Rum Suresi 22. ayetinde ‘Sizin dilleriniz ve renkleriniz Allah’ın ayetlerindendir’ der. O halde Kürtçe de Allah’ın ayetidir. Türkçe eğitim oluyor da Kürtçe niye olmuyor” dedi.

Kürt sorununun çözümüne dair başlayan çözüm sürecinde gelinen aşamayı, beklentileri ve hükümetin tutumunu tartıştığımız dosyamızı İlahiyatçı ve Yazar İhsan Eliaçık’la sürdürüyoruz. Çözüm sürecinin geldiği aşamayı, gerçekten bir çözüm sürecinde olup olmadığımızı konuştuğumuz Eliaçık, sürecin mevcut haliyle bir çözüm sunmadığı görüşünde. Başbakan’ın otoriter kişiliğinin tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi çözüm sürecinde de önemli bir sorun yarattığını söyleyen Eliaçık, bölünme korkusunun yersiz olduğunu, Kürtlerin temel taleplerinin ise bir an önce karşılanması gerektiğini dile getirdi. Eliaçık bir çok kere İslami referanslara atıfla siyaset yapan AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımının İslami olmadığını belirterek, bir halkın ana dilinde eğitim hakkının pazarlık konusu edilemeyeceğini söyledi. Rum Suresi’nin 22. ayetini hatırlatan Eliaçık, “Renkler ve diller Allah’ın ayetlerindendir” dedi.


İmralı’da görüşmeler yapılıyor, Kandil’e heyetler gidip geliyor. Paket hazırlıkları yapılıyor, süreç görüşme trafiği, karşılıklı açıklamalarla ilerliyor. Ya da sizce ilerliyor mu?

Erdoğan, Obama, durun! İntihara koşuyorsunuz




Oya Baydar*


Artık vakit daraldı, son umutlar tükenmek üzere. Suriye’ye müdahale konusunda her şey yazıldı, her şey söylendi. AKP güdümü ve etkisindeki “yandaş” tabir edilen medya, sahibinin sesi başdanışmanlar ve Parti kurmayları hariç, “Suriye’ye müdahale doğrudur” diyen pek kimse yok.

Türkiye halkı bu savaşa karşı; tıpkı ABD’nin Irak’a saldırısına ve Türkiye’nin Bush saldırganlığına ortak olmasına karşı olduğu gibi. Bilmeyen kalmadı, yine de tekrarlamaktan kendini alıkoyamıyor insan: Bakın Afganistan’a, bakın Irak’a, bakın Libya’ya; insanî amaçlar, halklara demokrasi, özgürlük getirme, hayat kurtarma yalanları ve riyakârlığıyla yapılan hangi müdahale, hangi savaş daha fazla ölüm, daha fazla yıkım, daha fazla acıdan başka bir sonuç getirdi?

3 Eylül 2013 Salı

Hak ve özgürlük bölmez




ÇÖZÜMÜ TARTIŞIYORUZ-3 [Sultan Özer*]





Gelinen aşamanın hükümetin somut adımlar atmasını zorunlu kıldığını söyleyen EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, hükümetin mevcut tutumunun süreci tehlikeye soktuğunu söyledi. Gürkan, Kürt hareketi ile emek ve demokrasi güçlerinin birliğinin önemine de dikkat çekti.

Çözüm sürecinde gelinen aşamayı tartıştığımız dosyanın üçüncü gününde konuğumuz Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan. Çözüm sürecini, Başbakan Erdoğan’ın söylemi ve AKP Hükümetinin hazırladığı ‘demokrasi paketi’ni tartıştığımız Gürkan’la Gezi direnişinin Kürt sorununun çözümüne katkısı, sorunun çözümünde ülkenin batısına, Türklere düşen görevleri de konuştuk. AKP’nin şu ana kadarki tutumunun sorunu çözmek isteyen bir noktanın uzağında olduğunu söyleyen Gürkan, ‘ana dilinde eğitim’ başta olmak üzere, demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesinin ülkeyi bölmeyeceğini aksine halkları daha da yakınlaştıracağını söylüyor.

AKP barış özlemini istismar ediyor




ÇÖZÜMÜ TARTIŞIYORUZ-2 [Şerif Karataş*]


Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Genel Başkanı Alper Taş, Türkiye halklarının barışa olan özleminin AKP hükümeti tarafından istismar edildiğini belirtti. Gezi direnişinde ortaya çıkan durumun, Kürt sorununun demokratik ve toplumsal çözüm yolunu işaret ettiğini ifade eden Taş, “Barış mücadele ile kazanılabilir. Barış AKP rejimine, Başbakan’ın niyetine havale edilemez” dedi.


AK Parti yüzde 50 ile marjinalleşir mi?


Cüneyt Özdemir*


Türkiye'de sandıktan değil %50, %95 alıp çıksanız bu söylem uzun vadede söyleyeni uluslararası arenada marjinalleştirir.


Eylül ayı itibariyle Türkiye’de televizyon kanalları yeni yayın dönemine girdi. Bu vesileyle medyada kartların yeniden dağıtıldığını net görebiliyoruz. Ekran yüzleri kanalların yeni sahiplerine göre değişmeye başladı. Değişen tek şey sadece ekran yüzleri değil. Programların içerikleri, dizilerin konuları hatta sit-com’ların ilişki durumları bile bu yeni ‘el değiştirmeden’ payına düşeni almış. Benzer bir durum basılı medyada da yaşanıyor. Gazetecilik duayenlerinin gazetelerinden tek tek kovulduklarını ve yerlerine yeni dönemin yeni köşe yazarlarının yerleştiğini görüyoruz. Medya sermayesi birkaç köklü ve tecrübeli ismi saymazsak güneşe bakan ayçiçekleri gibi iktidara yüzlerini döndürmüşler. 

Kürtçe lazımsa onu da devletimiz konuşur!


Ali Topuz*


Anadolu Ajansı Kürtçe haberler geçecek, TRT Kürtçe televizyon yayını yapıyor. Güzel. Fakat 'Kürtçe eğitim öğretim' kabul edilmiyor. Bu da tüm 'açılım'ları aslında terse çeviriyor.


Anadolu Ajansı, kısaca AA 1 Eylül 2013’te Kürtçe yayına başladı. İngilizce, Arapça, Boşnakça, Sırpça ve Rusça’dan sonra altınca dil; Türkçe hariç tabii. Ser seran ser çavan! Bir ajansın Kürtçe yayın yapması iyi. Bir devlet ajansının yapması daha da iyi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapması çok daha iyi. 

2 Eylül 2013 Pazartesi

Eş genel başkanımız Gültan Kışanak'ın Evrensel röportajı [Sultan Özer]



Türkiye artık geriye dönemez (ÇÖZÜMÜ TARTIŞIYORUZ -1)

Kürt sorununun çözümü için başlatılan müzakere sürecinde gelinen aşamayı tartışacağımız dosyamızın ilk günü 1 Eylül Dünya Barış gününe rastlıyor. Barış umudunun ve talebinin yüksek sesle dile getirildiği bugün aynı zamanda Kürt tarafının hükümetin çözüme ilişkin bir program açıklamasını istediği ayın da başlangıcı. Dosyamızın ilk gün konuğu sürecin önemli taraflarından biri olan Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP) Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak. Kışanak’la çözüm sürecinde gelinen noktayı, Başbakan Erdoğan’ın söylemlerini, Türkiye’nin batısından beklentilerini konuştuk.

Akademisyenlerin çözüm süreci ile ilgili imza metni üzerine


Nazan Üstündağ*


Bu hafta içinde Türkiye’nin farklı üniversitelerinden 250’yi aşkın akademisyen, Türkiye dışındaki üniversitelerdeki meslektaşlarının da desteğiyle çözüm sürecinin gidişatından endişe duyduklarını belirten bir açıklama yaptı. Bu açıklamayla AKP hükümetini, çözüm için adım atmaya ve dünyada gerçekleşmiş çeşitli barış süreçlerinde geliştirilmiş olan bazı standartlara ve kriterlere uymaya davet ettiler. Bu kriterlerden en önemlilerini ise şeffaflık, tarafların müzakerelere eşit katılımını sağlayacak şartların geliştirilmesi, süreci yürütecek çeşitli komisyonların kurulması -ki bunların içinde güvenlik reformu, anayasa ve hukuk, hakikatleri araştırma, sosyal ve ekonomik tazmin ve cinsiyet eşitliği komisyonlarının bulunması gerekiyor- ve son olarak da taraflarla görüşecek, süreci gözlemleyecek ve raporlayacak sivil kurumların oluşturulması olarak listelediler.