Nuray Mert*
Demokratikleşme paketi hâlâ ortalarda yok, ama tarih paketlerin açılmasını beklemiyor, Kürtler için de, bizler için de geleceğe doğru bir yürüyüş devam ediyor. Henüz şansımız var, çünkü bu yürüyüş tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen demokratik zeminde yürüyor.
Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan,'Mezopotamya Tarihinde Nusaybin Sempozyumu'na davet ettiğinde sevinçle kabul ettim, ama itiraf edeyim ki benim asıl aklımda olan, bu sınır hattında Rojava'ya ilişkin hissiyat ve ortamı gözlemlemekti. Sempozyum'un programını oraya varınca öğrendim, içeriği fazla tarihsel-kültürei geldi, güncel meseleleri konuşmak için ortam olmayacak, zaman kalmayacak diye hayıflandım, hatta biraz söylendim ve de fazlasıyla mahçup oldum. Zira, Gökkan dar zamanda bir sürü işi birlikte yapabilen biridir, hem çok başarılı bir sempozyum çalışması izledik, hem de akşam bir soluk, Kızıltepe-Şenyurt kapısına gidip, Derbesiye'ye (Rojava'ya) yardım gönderilmesini gözlemleme fırsatı bulduk.
Bu arada, sınırda yaşanan sorunları, yardım gönderme işinin ne denli zor koşullarda yapıldığını öğrendik. Belli ki, bu konuda, ne belli bir politika var, ne hangi kapının ne sıklıkla geçişe izin verdiği belirlenmiş. Burada yaşayanlar, karşıdakilere yardım ulaştırmak için fırsat kolluyor, ilk fırsatta yardım ulaştırmak için canla başla çabalıyor. Karşıdakiler dediğimiz, bu tarafta yaşayanların akrabaları. Ama sadece o kadar değil, Kürtlerin Suriye'nin kuzeyinde, Rojava'da kazanımlar! bu taraftakiler için muazzam bir anlam taşıyor. Yok, bu etnik bir mesele de değil, basbayağı bir uluslaşma heyecanı.
Politik Kürtler ulus devlet modelinden vazgeçmiş, ama'uluslaşma'sürecinin heyecanı içindeler. Kendi kendilerini yönetmek, birbirlerini gözetmek, bunu gizli saklı değil, övCnçle yapmak istiyorlar. Ama korkmazın, hedef bölmek, bölünmek değil. Çünkü, Kürt siyasi hareketi, ulus devlet tecrübesinin mevcut sonuçlarının tektipleştirici, dayatmacı, çatışmacı siyasetler olduğu gözlemi ile, kendi tecrübelerinin bu mecraya girmesinden kendini sakınmak için, farktı bir model oluşturmaya çalışıyor, öcalan'ın'demokratik modernite'tezine gönül bağlıyor.
Bizler açısından, bu yaklaşımın önemi, her şeyden önce, Kürt uluslaşma tecrübesinin bize çatışma ve kavga değil, bir arada barış içinde yaşama imkânı sunması. Bu açıdan, Kürt meselesinin barışçıl çözümü, bu imkânı değerlendirmekten geçiyor diye düşünüyorum. Nitekim, Nusaybin Belediye'sinin düzenlediği ve bu yıl İkincisi gerçekleşen sempozyum da, bir yanıyla tipik bir ulus tarih yazma süreci ve heyecanını yansıtıyor. Ama diğer yandan, bu tarih yazımı,'çokkültürlü, demokratik yaşam'çerçevesine oturtulmaya çalışıldığı için tektipleştirici ve ulus devletçi bir Kürt milliyetçiliği zeminine kaymaya karşı bir gelecek ufkuna alan açıyor.'Mezopotamya tarihi vurgusu', hem Kürtlerin uluslaşmasına geçmiş perspektifi kazandırıyor, hem de bu tarih çok kültürlü ve demokratik bir gelecek ufkuna zemin teşkil eden çerçeveye oturtuluyor.
Tüm tarih yazımları, aslında geleceğe yazılmış mektuplardır. Kürtler, geleceğe mektup yazarken dışlayıcı değil, kapsayıcı bir tekliften yola çıkmaya özen gösteriyor. Gelecekte ne olur bilinmez, ama bugünkü yaklaşım bu ve bu açıdan çok değerli.'Demokratikleşme paketi'hâlâ ortalarda yok, ama tarih paketlerin açılmasını beklemiyor, Kürtler için de, bizler için de geleceğe doğru bir yürüyüş devam ediyor. Henüz şansımız var, çünkü bu yürüyüş tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen demokratik zeminde yürüyor. Bugün, Diyarbakır'da Musa Anter Basın ödülleri veriliyor, tüm ödül sahiplerini şimdiden kutlarım, her yıl ödül alanların bir bölümünü halen cazeevinde yatan basın emekçileri oluşturuyor.
Bu ödüller de, onlara sahip çıkanların, geleceğe yürüyüşün cezaevine tıkılamayacağı mesajı gibi düşünülmeli. Ve bugünlerde KCK davaları, hem Diyarbakır'da, hem İstanbul'da, sonu belirsiz bir tünelde seyir ritminde devam ediyor. Aynı mesajı tüm KCK tutukluları için düşünmek gerek. Ve neyse ki böyle düşünenler, yılmadan usanmadan barış için mücadele veriyor. Yarın, Barış Meclisi, önemli bir toplantı düzenliyor ve ilk kez Kürtlerle barış alanında, 'Barış ödülü'veriyor. Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz, dokuz aydır devam eden sürecin geldiği noktada, dikkatleri, bu vesile ile, bir kez daha barış imkânına çekmek açısından bu Ödülü çok önemsediklerini söylüyor. Ben Barış Meclisi çalışmalarında doğrudan yer almadım, ama Hakan Tahmaz, (özellikle de 2005'den beri) benim Kürt meselesine yoğunlaşmam konusunda gözümün açılmasında çok emeği olan değerli bir dostum oldu, umarım Barış Meclisi'nin çabaları, emekleri başkalarının gözünün açılmasına da vesile olur. Ve son olarak. Barış Meclisi'nin bu ilk ödülü, Kürtlerin özgürlük mücadelesinde harcadığı emek ve ödediği bedellerle her zaman sevgi ve saygıyla yâd edilen siyasetçi Orhan Doğan adına verilecek. Bir büyük gelecek yolculuğu, o yolu zahmetle, fedakârlıkla yürüyenlerin hatırası ile aydınlanmaya devam edecek.
* BirGün
http://www.birgun.net/yazi-goster/nuray-mert/20-9-2013/baris-sureci--nusaybin-diyarbakir-istanbul-622.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder