Orhan Kemal Cengiz*
Yeni Kürt realitesine uyum sağlamak AB'ye giden yolda büyük bir adım atmak, bunların hepsinin yolu Kürtleri eşit vatandaş olarak tanımaktan geçiyor.
PKK’yla oturup, Kürtler davalık olunca adil yargılansın mı veya gözaltına alınınca işkenceyle sorgulansın mı sorgulanmasın mı diye pazarlık yapamayacağınıza göre, neden Kürtlerin anadillerini hangi ölçüde kullanabileceklerini bir pazarlık konusu yapıyorsunuz?
Neden Almanya’da, Bulgaristan’da Türklere hak gördüklerinizi Türkiye’de Kürtlere layık görmüyorsunuz?
Bizim ulus devlet diye yarattığımız ev bir viraneye döndü; duvarları yıkılıyor, camı penceresi kırık; zemin çatırdıyor. İnsanlar ‘oda’ diye içine girdikleri yeri bir hapishane gibi görmeye başlamışlarsa, bu viranede oturma konusunda bu ısrar niye?
Bu saatten sonra Türkiye, Kürtler konusunda çok basit bir soruya cevap vermek durumunda. Biz Kürtleri eskiden olduğu gibi zorla ve baskıyla mı bu ülkede tutacağız? Yoksa, hiçbir yerde olmayan özgürlükler ve imkânlar burada olduğu için mi Kürtler Türkiye’de kalmak isteyecekler?
Rojava’da Kürtler ve El Kaideciler çatıştığında refleks halinde El Kaidecileri destekliyorsak eğer, bizim oturup ciddi ciddi kendimize “Ne zaman bu kadar Kürdofobik olduk” diye sormamız gerekmiyor mu? Bu kadar derin fobilerimiz varken biz hangi büyük meseleyi kalıcı bir şekilde çözebiliriz?
Eskiden gelen korkular bir dirhem olsun azalmaya başlayınca, Kuzey Irak’taki Kürtlerle herkesin kazançlı olacağı alışverişler yapmayı bildiniz. Neredeyse bütün imar ve inşa işi Türkiyeli müteahhitler tarafından yapılıyor Irak Kürdistanı’nda; eğer bu bölgeye kalıcı bir şekilde barış gelirse Türkiye doğalgaz ve petrol ihtiyacının büyük çoğunluğunu da oradan karşılayacak. Barışın herkese kazandırdığı örnekleriyle ortadayken neden Türkiye, bütün Kürtlerle barışmayı başaramıyor?
Neden biz kendi ülkemizdeki Kürtlerin komşu ülkelerdeki Kürtlere gıptayla baktığı bir ülkeyi, komşu ülkedeki Kürtlerin Türkiye’nin Kürtlerine gıptayla bakacakları bir ülkeye tercih ediyoruz? Neden “Kürtler kendi dillerini ne kadar kullanabilir” gibi saçma ve buyurgan bir tartışmaya son verip, Ortadoğu’daki bütün Kürtlerin eğitim almak isteyecekleri Kürtçe eğitim veren liseleri, üniversiteleri kurmaya çalışmıyoruz? Güneydoğu Anadolu’da Kürtçeyi ikinci resmi dil yapıp, bütün Ortadoğu’daki Kürtlerin tıp, mühendislik, hukuk okumak için akın akın gelecekleri üniversiteleri kurmayı neden hayal edemiyoruz?
Halbuki tarih denen ırmak bizi pek çok yolun kesiştiği bir kavşağa getirip bıraktı. On yıllardır süren bir çatışmayı kalıcı olarak çözmek; vatandaşlarımızın bir kısmının maruz kaldığı büyük haksızlık ve ayrımcılıklara son vermek, Ortadoğu’da ortaya çıkan yeni Kürt realitesine uyum sağlamak, Avrupa Birliği’ne giden yolda büyük bir adım atmak, bunların hepsinin ama hepsinin yolu Kürtleri eşit vatandaş olarak tanımaktan geçiyor. Tarih, Türkiye’yi büyük bir insan hakları sorununu çözmek ve ülkenin stratejik çıkarlarını korumanın mucizevi bir şekilde kesiştiği bu yere getirip bırakıyor.
Tarih ırmağı, Kürt sorununu çözmek için atılan adımları çok küçük, çok geç, çok mütereddit hale getiriyor; bizi bakış açımızı bütünüyle değiştirmeye zorluyor. Eski ezberleri bir kenara bırakıp, yeni bir bakış açısı geliştirmek bu kadar mı zor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder