4 Eylül 2013 Çarşamba

Yeni Özgür Politika gazetesinin, Grup Başkanvekilimiz Bingöl Milletvekili İdris Baluken'le yapmış olduğu yazılı röportajın tamamı



Demokrasi ve özgürlük artık kaçınılmazdır



Sayın Abdullah Öcalan iki tarih açıkladı. 1 Eylül, bu tarih hükümetin 2. aşamaya ilişkin atacağı yasal adımların bir şekilde Kürt tarafına ya da kamuoyuna beyanı, ikinci tarih ise 15 Ekim. Bu kapsamda AKP'nin uzun süredir üzerinde çalıştığını belirttiği demokrasi paketinin açıklanması bekleniyor.  Hükümetten bu konuda aldığınız bir işaret, herhangi bir görüşme var mı? Paket 1 Eylül'e kadar açıklanacak mı?

Belirtmek gerekir ki esasında ikinci aşama 5 Mayıs itibariyle başlamış bulunmaktadır. Yani PKK’lilerin Medya Savunma Alanına doğru çekilmesi ikinci aşamanın başlangıcıdır. Dolayısıyla o günden bugüne zaten ikinci aşama başlamış bulunmaktadır. Bizler BDP olarak ikinci aşamanın başlaması ile beraber hükümete ve tüm demokratik, ilerici ve özgürlükçü kesimlere demokratikleşme paketinde nelerin olması gerektiği ile ilgili görüş ve önerilerimizi sunduk. Bizler bu yönlü teklifler ortaya koymuşken hükümet, başta Başbakan olmak üzere ilgili bakanlar bu günlerde paketin açıklanacağını ve Meclis’in erkenden açılabileceğini belirttiler. Fakat geçmiş dönem AKP pratiklerinden de tecrübe edildiği üzere resmi olarak Meclis erken toplantıya çağrılmadıkça net bir şey ifade edemeyiz. Bizler yine de AKP hükümetinin bir siyasi intihar gerçekleştirmeden 1 Eylül’e kadar demokratikleşme paketini açıklamasını bekliyoruz.



Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Bir yol haritası var ama burada bir takvimlendirme ve tarih söz konusu değil. O açıdan biz bunları aşamalar olarak değerlendiriyoruz" diyor. Eşbaşkan Demirtaş ise İmralı'da tarih de konuşulduğunu belirtti. Bu konudaki çelişkinin nedeni ne olabilir?

Demokratik çözüm süreci aşamalarının tarihlerle periyodlandırılması ilk günden beri görüşmelerde müzakere edilmiştir. Çünkü süreç çok hassas bir süreçtir ve Türkiye’nin önünde bu kadar bölgesel sorun varken üç seçim de kapıya dayanmış durumdadır. Dolayısıyla yol haritası belirli sürelere bağlanmış ve seçimlere ya da başka politik gelişmelere kurban edilmemesi hedeflenmiştir.

AKP hükümeti temsilcilerinin bu yönlü açıklamaları, hala demokratik çözüm sürecinin ciddiyetini ve küresel-bölgesel politikaların seyrini anlayamadıklarını göstermektedir. Bu yönlü uyarı ve öneriler bizler tarafından çeşitli vesilelerle defalarca hükümete sunulmuştur. Fakat geldiğimiz nokta itibariyle sürecin ilerlemesi için hükümetin ciddiyetsiz yaklaşımlarını terk etmesi gerekmektedir.



Başbakan ve başdanışmanı, örgütün Öcalan'ı dinlemediğini iddia ederken Adalet Bakanı "İmralı'dan giden tespitler, talepler, önemli ölçüde karşılanıyor" diyor. Adımların atılmasının aksaması üzerine AKP yeni bir taktik oyun mu devreye sokuyor?

Hatırlarsak başından bu yana demokratik çözüm sürecinin bir antlaşmaya bağlanmadığı ve mücadelenin yeni bir boyutu olduğu başta Sayın Öcalan olmak üzere tüm siyasi aktörler tarafından defalarca ifade edilmişti. Dolayısıyla bu süreçte illa ki AKP’lilerin bilinci parçalı hale getirici açıklamaları, taktik oyunları devreye girecektir. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorunun çözümünü esas alan güçlerin de buna karşı politika üretmesi ve mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir. Yani bir yanıyla çözüm AKP’nin değil bizlerin elindedir.

PKK ve Sayın Öcalan arasındaki ilişkiye dair yorum yapanların realiteyle bir bağları yoktur. Onlar sadece kendi hayallerini gerçek sanarak fikir beyan etmektedirler. Bu siyasal hareketi ve Kürt halkını uzaktan yakından tanıyanlar bilirler ki, böyle bir tartışma veya gündem hiçbir zaman söz konusu bile olmamıştır. Dolayısıyla bu yönlü açıklamalar siyasi manevra ve sürece ciddiyetsiz yaklaşımdan başka bir adrese işaret etmemektedir.


Paketin içeriği basına kimi yönleriyle yansıdı. Başbakan Erdoğan'ın anadilde eğitim, seçim barajı vs. çeşitli başlıklara ilişkin açıklamaları oldu. Sizin paket ile ilgili fikriniz nedir. Beklentileri karşılayacak mı? Sizin öncelikle beklediğiniz yasal değişim, adımlar nelerdir?

Açıkça belirtmek gerekir ki Başbakanın açıklamaları demokratik çözüm sürecinin ikinci aşamasının ruhuna uygun açıklamalar değildir. Anadilde eğitim hakkını tartışmaya bile açmak kendi başına bir sorundur. Ve eğer demokratikleşme esas derdimiz ise mevcut seçim barajının değişmesi elzemdir.

Bu kapsamda; Terörle Mücadele Kanunun kaldırılması, TCK’da antidemokratik maddelerin ayıklanması, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, seçim barajı ve hazine yardımı başta olmak üzere seçim kanunu ve siyasi partiler kanunun demokratikleştirilmesi, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, yer adlarının iadesi, köye dönüşün sağlanması, basın özgürlüğü, cezaevlerinde bulunan on bine yakın siyasi düşünce suçlusunun özgürlüklerine kavuşması gibi detaylandırabileceğimiz pek çok hususta bu paket içerisinde yasal düzenlemeler yapılması önerilerimiz ve tekliflerimizdir. Yine anayasada vatandaşlık tanımının değiştirilmesi, anadil önündeki engellerin kaldırılması, katı merkeziyetçi bir yönetim yerine adem-i merkeziyetçi yerinden yönetim anlayışının esas alınması, inanç özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması ülkenin demokratikleşmesi için mutlaka anayasal güvence altına alınması da ikinci aşamada ortaya koyduğumuz teklif ve önerilerdir. 

Bu önerilere yönelik kapsayıcı olmayan her yaklaşım bizler için eksik ve yetersiz yaklaşımdır. Dolayısıyla açık bir şekilde daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük adını taşıyan bu düzenlemelerin yapılması demokratik çözüm sürecinin ilerlemesi adına kaçınılmazdır.


Hükümet aynı zamanda barış sürecine ters politika ve üslubuna da devam ediyor, yeni karakolların yapımı, hasta tutsakların tahliye edilmemesi, BDP heyetinin gidişinin hala bir aya sarkması gibi... Bu bir handikap ve çelişki değil mi?

Bahsettiğiniz tüm bu noktalar demokratik çözüm sürecine karşı hükümetin samimiyetsiz ve ciddiyetsiz yaklaştığının örnekleridir. İmralı’da Sayın Öcalan ile BDP heyetlerinin yaptığı görüşmeleri aşan ve sivil toplum kuruluşları, medya mensupları gibi toplumun farklı kesimlerini de kapsayan kişilerin Sayın Öcalan ile görüşmesinin önü açılmalıdır.

Geçiş döneminde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birinin yıllardır süren çatışmalı sürecin mekânsal öznelerini yeniden canlandırmamaktır. Yani kalekol yapımları ve HES yapımları bir an önce durdurulmalı, hükümet bu fırsatçı tavrından vazgeçmelidir.


Paket açıklanmaz ya da beklentileri karşılamazsa nasıl bir tavır, tutum sergileyeceksiniz? (Basında büyük eylemsellikler yapılacağı yazılıyor… )

Sayın Öcalan başta olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan tüm politik aktörler bu süreci demokratik inşa süreci olarak ifade etmektedir. Dolayısıyla paketin açıklanmaması ya da beklentileri karşılamaması durumunda demokratik haklarımızı kullanarak AKP hükümetini bu adımları atmaya zorlayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Çünkü geldiğimiz nokta itibariyle demokrasi ve özgürlük kaçınılmaz olarak kabul edilmek durumundadır. Bunun için gerekirse ev ev dolaşarak kamuoyu yaratmak gerekirse de büyük eylemsellikler ortaya koymak boynumuzun borcudur.


Sayın Öcalan'ın bu konudaki tavrı nedir, takvim konusunda ısrarlı mı yoksa esnek mi? Kendisinin kıstası nedir? Samimi bir tutum ve o yönde atılmış adımlar sürecin devamı için yeterli mi?

Sayın Öcalan gerek bölgesel siyasi süreç gerekse de küresel paradigmaların durumu açısından demokratik çözüm sürecine stratejik bir yorumlamayla yaklaşmaktadır. Bu yönlü demokratik çözüm sürecini geliştirebilecek tüm yaklaşımların olumlu olduğunu ifade etmektedir. Fakat bu noktada çözüm sürecini sekteye uğratma potansiyeli olan yaklaşımları da mahkum etmektedir.

Sayın Öcalan’ın takvim konusundaki kıstası genel yaklaşımlardan farklı olarak daha geniş bir bakış açısında sahiptir. Yani Sayın Öcalan takvime kıstas koyarken Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu bekleyen siyasal gelişmeleri esas almakta, buna göre bir takvimsellik ortaya koymaktadır.


Parti olarak Meclis'in açılışının erkene çekilmesi yönünde de bir  talebiniz vardı? Bu konuda girişimleriniz oldu mu ya da olacak mı?

Meclis’in kapanmaması hususunu gerek basın açıklamaları, gerek TBMM Genel Kurul konuşmaları gerekse de hükümet temsilcileri ile yaptığımız görüşmelerinde dile getirdik. Fakat Meclisin kapanması ve çözüm sürecinde gelinen aşama ile beraber Meclis’in erken açılması gerektiğini ifade ediyoruz. Ki bu yönde başbakan ve hükümet temsilcilerinden de Meclisin erken açılacağı ile ilgili birçok defa beyanat basına yansıdı. Biz BDP olarak hükümet Meclisin erken açılması için çağrı yapana kadar girişimlerimizi ve muhalefetimizi sürdüreceğiz.


Eylül'e barış sürecinde giriliyor. Barış sürecinde 9 ayda gelinen noktayı BDP olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne kadar yol alındı? Hükümete bugün vesilesiyle mesaj ve çağrınız nedir?

Her şeyden önce barış sürecine ilişkin iki temel noktayı belirtmek gerekir. Bu sürecin başlamasına vesile olan Kürt halkının, siyasi hareketinin ve Önderliğinin direnişi olmuştur. İkinci olarak ise dokuz aydır süren barış sürecinin devam etme durumu da çoğunlukla Sayın Öcalan’ın ve Kürt siyasetinin ciddi ve samimi yaklaşımı sayesindedir.

Barış süreci bilindiği üzere üç temel aşamadan oluşmaktadır. Birincisi olan PKK’lilerin çekilmesi süreci başlamış ve tamamlanmak üzeredir. Şimdi sıra, ikinci aşama olan demokratikleşme aşamasının tamamlanmasındadır. Alınan yol ikinci aşamanın başlaması gerektiği üzerinedir. Bu yönde hükümetin ilerleme adına ciddi ve samimi yaklaşımla adım atması gerekmektedir.

Başta hükümet olmak üzere Türkiye’deki tüm kesimler ve bireylere demokratik çözüm sürecinin alternatif yaşam inşasına, yeni bir sözleşme ile birlikte yaşamın kurulmasında kilit bir noktada durduğunu ifade ediyor, herkesi bu süreci demokrasi ve özgürlükten taraf desteklemeye davet ediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder