Dönüşümün, 'Öcalan'ın stratejik olarak' ele alınmasını da içereceğini öngörebiliriz.
Türkiye’deki iç kutuplaşma ve Ortadoğu’daki kutuplaşmalar tırmanarak devam ediyor. Bunca karmaşık gelişme ortasında bunalan Türkiye’nin dış politika seçenekleri daralıyor.
Bütün bu endişe verici tablonun içindeki ‘umut verici’ durum, ‘Büyük Kürt-Türk ittifakı’ şansının korunuyor olması. BDP Eşbaşkanı Demirtaş ve Grup Başkanvekili Buldan’ın Öcalan’a yaptıkları son ziyaret, İmralı’dan bölgeye yayılan ‘iyi sinyaller’in, asıl olarak süreceğini gösteriyor.
Abdullah Öcalan’ın “Büyük resme bakın, detaylara takılmayın” saptaması; bölgedeki onca kargaşalık içinde, Kürtlerle Türklerin, bölgenin kaderini farklı bir yönde etkileyebilecek arayışları sürdürmeye kararlı olduğunu gözler önüne seriyor.
Demirtaş’ın aktardığına göre; içinde bulunduğu koşulların değişmesini isteyen Öcalan, dünya ile doğrudan temas kurabilmesinin, düşüncelerini, sürece dair önerilerini doğrudan iletebilmesinin çözüm sürecinin gidişatını olumlu etkileyebileceğini ifade ediyor. Sürecin daha tutarlı bir şekilde ilerleyebilmesi için artık sürece doğrudan müdahale imkânlarının; aydın, yazar, medya mensupları, âkil insanların, oluşmuş komisyonların yine KCK yetkililerinin İmralı ile doğrudan temasının önünün açılmasını talep ediyor.
Çağrısını şöyle tamamlıyor: “Artık konumum stratejik olarak ele alınmalıdır. Çünkü 100 yıllık tarihsel bir sorunu bitiriyoruz. 40 yılı çatışma, savaşla geçmiş bir meselenin barışını gerçekleştiriyoruz.”
Nereden baktığınıza bağlı
İmralı ile görüşmenin başlaması ve kamuoyuna açık bir şekilde yürütülmesi, elbette tarihi bir değişimdi. Öcalan, uzun zamandan beri, silahları susturabileceğini, PKK’yı dağdan indirebileceğini ifade ediyor. Bunun için, ‘iletişim olanaklarının sağlanması’nın şart olduğunu söylüyor.Bundan önceki iktidarlar, ‘Öcalan’la gizli pazarlık’ yolunu tercih ettiler. Meseleyi günübirlik kısa vadeli çözümlere hapsettiler. Bunun çeşitli nedenleri vardı. Hepsinin temelini ise ‘askerin siyaset üzerindeki vesayeti’ oluşturuyordu. Ordunun Öcalan’la kalıcı bir çözüme niyeti yoktu.
2013 yılı başından itibaren, Başbakan’ın inisiyatifiyle köklü bir hamle yapılarak BDP heyetinin Öcalan’la görüşmesi sağlandı. Görüşmeler şeffaf şekilde kamuoyu önünde gerçekleştirildi, halen de sürüyor. Aynı BDP heyetleri, yine kamuoyunun önünde Kandil’e gitti, gidiyor. CHP ve MHP, görüşmelere tepki gösterdiler, ‘İmralı canisi’ türü sloganlarla toplumu tahrik etmeyi denediler. Silahların susması ve kanın durması, muhalefetin itirazlarını çok büyük oranda etkisiz kıldı.
Yeni dönem
Öcalan, BDP heyetiyle olan görüşmelerinden önce, devlet yetkilileriyle bir araya geliyor. Neler yapmak istediğini ve onlardan ne talep ettiğini dile getirebiliyor. Öğrendiğimiz kadarıyla, bu görüşmeler büyük bir mutabakatla sürüyor.Bir süreden beri, Öcalan, medya ile, ‘Kandil’ ile ve ‘Âkil İnsanlar’ gibi heyetlerle de görüşme talebinde bulunuyor. Görüştüğü devlet heyetinin de buna sıcak baktığını ifade ediyor. Kürtlerin çözüme ikna edilmesi ve Türkiye’deki kamuoyunun onu daha doğru anlayabilmesi açısından bunun önem taşıdığını dile getiriyor.
Muhalefet, Öcalan’ın çatışmayı bir süreliğine durdurduğunu, yeniden başlatmaya niyetli olduğunu öne sürüyor. ‘Çözüm karşıtı’ olarak tanımlayabileceğimiz kesimlerin, ‘Öcalan’a yönelik kuşkular’ üzerinden siyaset geliştirmeyi tercih etmeleri normal.
Öcalan ise şöyle diyor: “Bırakın, çıkıp kamuoyu önüne, neler yapmak istediğimi, nasıl bir çözüm yolu hedeflediğimi anlatayım. Bir toplumsal ikna seferberliği ve önyargıların yıkılması için üzerime düşeni yapayım.”
‘Barış süreci’, değişik önyargıları aşarak ilerleyebilir.
Dönüşümün, ‘Öcalan’ın stratejik olarak’ ele alınmasını da içereceğini öngörebiliriz.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral_calislar/ocalanin_stratejik_konumu-1146907
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder