8 Kasım 2013 Cuma

Türkiye’nin utanç duvarı



Fehim Taştekin*



Beyaz tülbentli kadın, Lütfiye Gökkan endişeli: "Kızımın yanına gidip, oturmak istiyorum ama izin vermiyorlar. Bir tarafta asker, bir tarafta polis; ablukaya almışlar. Bakmamıza bile izin vermiyorlar. Ne Hitler, ne Nazi, ne Osmanlı böyle yaptı. Bunu bize yapan Erdoğan'dır. Kızı Ayşe Gökkan, Nusaybin Belediye Başkanı. Suriye ile Türkiye sınırındaki mayınlı tarlada dikenli teller arasında tek başına 30 Ekim’den beri ölüm orucunda. Günde sadece yarım litre su alıyor. Nusaybin’in ikizi sayılan Suriye’nin Kamışlı kenti arasında hükümetin başlattığı duvar inşaatı durduruluncaya kadar açlık grevine son vermeyeceğini söylüyor. Güvenlik güçleri sadece sağlık ekibinin günde bir kez gidip muayene etmesini izi veriyor. 112 Acil hazırda bekliyor. Desteğe gelen Rojavalı Kürtler Gökkan’ı görmesin diye yetkililer yeşil branda çekti.




‘Canına tak etti’


BDP’li 10 belediye başkanı, il ve belediye meclisi üyelerinden oluşan 56 kişilik bir grup da az ötede Gökkan’a destek için 1 Kasım’da açlık grevine başladı. Grev yapanlar arasında yer alan Mardin İl Meclisi Üyesi Salih Tekin, Al Monitor’a şunu söyledi: “Ayşe Gökkan aylarca duvarın neden yapıldığına dair İçişleri Bakanlığı ve Mardin Valiliği’nden bilgi edinmeye çalıştı, ne bilgi alabildi ne de duvarı engelleyebildi. Sonunda canına tak etti, ‘Beni seçen halka vereceğim bir tek canım kaldı’ diyerek ölüm orucuna başladı.”

Duvar Nusaybin-Kamışlı arasında 7 kilometrelik bir alanda yapılacak. 50 cm genişliğinde, 1.5 metre yüksekliğindeki duvarın üzerinde ayrıca 1.5 metrelik tel örgü yükselecek. Tekin’in verdiği bilgiye göre şimdiye kadar yaklaşık 200 metrelik bir alana duvar örüldü.

Hükümetin gerekçesi “İnsani amaçlı bir duvar. Mayınlı alandan dolayı vatandaşların can ve mal güvenliğini korumaya yönelik bir duvar. Ama bu gerekçeye inanan yok.


Mayın ve güvenlik bahane


Tekin’in de altını çizdiği gerçek şu: Birincisi Suriye ile sınır 7 değil 910 km. Sadece bir bölümüne duvar çekmek fazla bir anlam ifade etmiyor. İkincisi sınırda zaten birbirine paralel 4-5 tel örgü var. İnsanlar 1950’lerden sonra döşenen mayınlı alanlardan yıllardır geçiyor, tel örgüleri aşıyor. Ölen ve sakat kalan onca insana rağmen mayınlar ve tel örgüler geçişleri engelleyemedi. Çünkü Nusaybin ve Kamışlı Suriye-Türkiye arasında bölünmüş çok sayıda yerleşim merkezinden biri. Sınır kardeşi kardeşten ayırdı. İki kenti ayıran sadece tren rayıydı. O yüzden insanlar bölgeyi hala Serhat (Hattın üstü) ve Binhat (Hattın altı) diye tanımlıyor. Bundan sonra da insanlar dayılarını, amcalarını görmek için sınırı geçmeye devam edecek.

Bölge halkı iktidara geldiğinden beri Sykes-Picot’la çizilen sınırların suni olduğunu söyleyen AKP yönetiminin mayınları temizleyip iğreti sınırları önemsizleştirme planından duvar çekme noktasına gerilemesine anlam veremiyor.

Mesele mayınsa, onlar 60 yıldır var. Şimdiye kadar mayın kurbanları hükümetlerin çok da umurunda olmadı. Nusaybin’de mayında el ya da ayağını yitirmiş insanlara rastlamak için 10 dakika dolaşmak yeterli. Mesela kaçakçılarsa onlar hep vardı, olmaya da devam edecek. Mesele Suriyeli mültecilerin kaçak geçişiyse, onlar da halihazırda 60 km ötede Şenyurt-Dırbesiye kapısını kullanıyor; bazı günler 400-500 kişinin kapıdan geçtiği oluyor. Geçenlerin ezici çoğunluğu da Kürt. Yani kapı açıkken mülteciler neden ölümlü yolu seçsin?


Rojava rahatsızlığı ve Kürt açmazı


Peki hükümetin derdi ne? Açlık grevine katıldığı sınırdan telefonla Al Monitor’a konuşan Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk’ün inancı şu: “Hükümet Kürtlerin Rojava’da kontrolü ele almasından çok rahatsız oldu. Rahatsızlığını duvarla ortaya koyuyor. PYD inisiyatifi ele alınca Nusaybin gümrüğünü bile kapattılar, ilişkileri kestiler. Tam tersi Esad güçlerine katılmayan Kürtlere daha yakın olmaları gerekirdi. Kürtlere karşı ambargo uyguluyorlar. İnsanların Rojava’ya gidip gelmelerine bile tahammül edemiyorlar. Milletin kafasında sınır olmadığını anlamıyorlar. Beri tarafta El Kaide sınırın her tarafından girip çıkıyor. Onlara karşı niye önlem almıyorsun? Bir başka ihtimal AKP’nin reform paketi boş çıktı. Kütlerin isteklerine cevap veremedi. Hükümet dikkatleri başka bir yere çevirmek için bu duvarı örüyor olabilir. Ayrıca Kamışlı’nın da karışacağını öngörüyorlardı, hatta buraya mülteci kampı kurdular. Ancak Halep senaryosu Kamışlı’da olmayacak.”

Sınırı gezen Evrensel gazetesinden Fatih Polat da izlenimlerini Al Monitor’la paylaşırken duvarın nedenine dair şu notu düştü: “Türkiye’nin kendi Kürt sorunu çözememiş olmasından kaynaklanan bir durum bu. Suriyeli Kürtlerin inisiyatif kazanması belli ki Türkiye’yi tedirgin etti. İçerde PKK ile müzakere sürecinden sonuç alsalardı sınırda Rojava’dan dolayı bir güvenlik tehdidi algılamayacaklardı. Bu duvarı Kürtlere karşı kendi içerdeki duvarının devamı olarak görüyorum. Çünkü duvarın gerekçesi anlamsız. Mayın onlarca yıllık mesele. Ve mayınları temizlemek için de ayrıca bir plan geliştirilmişti. Ayrıca Nusaybin bölgesi sınırın en güvenli yeri. O bölgede hiçbir güvenlik sorunu ya da çatışma yaşanmadı.”

Peki duvar inşaatı sürerse ne olacak? 7 Kasım’a kadar sorun çözülmezse eylemlerin genişletileceği uyarısında bulunan BDP yöneticileri hükümetle görüşüyor. Bir sonuç alma umudu var. Ferhan Türk de hükümetin geri adım atacağını öngörüyor ve bunu da halkın artan tepkisine bağlıyor: “Çünkü halk buna izin vermez. Halk kararlı, her akşam binlerce kişi polisin sıktığı biber gazına rağmen yanımıza geliyor.” Gökkan’ın annesinin de halka inancı tam: “Ayşe'nin eylemi onların gözünde bir dağdır. İnşallah onun eylemi daha büyüyecek."

5 Kasım akşamı Yeşilyurt mahallesi sakinleri ışık söndürüp tencere tavalara vurarak tepkilerini gösterdi. Eylem sırasında Mardin Milletvekili Ahmet Türk de, Gökkan’a eylemin amacına ulaştığını anlatmaya çalışıyordu. Polisin sıktığı biber gazından Türk ve Gökkan da etkilendi.

Halk tarihin utanç sayfasında yer alan duvarı değil geçişlerde engellerin kalktığı, mayınların temizlendiği bir sınırın özlemini çekiyor. Salih Tekin bu konuda şunu söylüyor: “Suriye’de çatışmalar başlamadan önce Nusaybin sınır kapısının modernizasyonuna başlanmıştı. Yeni gümrük için geniş bir alan mayınlardan temizlendi. Kapı yeniden açılmalı. Mayınlar temizlenmeli. Çocuklar yokluktan mayınları çıkartıp hurdacıya satıyor, bu yüzden ölüyor ya da sakat kalıyor. İstediğimiz şey duvar değil, bu kara sayfanın kapatılması.”

Son söz Gökkan’ın: “Bu duvar kara lekedir. Halklar bölünüyor. Duvar, 20. yüzyılda Hitler anlayışının bir ürünüydü ve 20. yüzyılda yıkıldı. Bu anlayış yeniden diriltilmek isteniyor.”


* Al-Monitor


http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2013/11/turkey-wall-syria-border.html#ixzz2k44hNo9b

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder